Çalıkuşu Kitabı İle İlgili Mektup

Feride Evladım,

 30 Teşrinievvel, Kozyatağı

Neler yapıyorsun? Sağlığın, sıhhatin yerinde mi? Bize sorarsan, biz iyiyiz. Sağlığına duacıyız. Geçen gün rüyamda gördüm seni. Etrafta dolaşıp seni arıyor, önüme gelene “Feride nerede? Kızım nerede?” diye soruyordum. “Feride burada.” dediler. “Şurada yatıyor.” Vücudun hala sıcaktı. Yüzünün allığı da kaybolmamıştı henüz. Fakat gözlerini açmıyordun. Feride, kızım ne olur dön bize. Varlığına çok alışmışım uzak olması zor geliyor. Bir daha yüzünü göremeyeceğimden çok korkuyorum. Evvelsi gün Kamran yanıma geldi. Endişelenmiş. Aslında anlatmayacaktım lakin çok yalvardı anlatmak zorunda kaldım rüyamı ona. Hemen sana yazmaya başladı. Zaten sen gittin gideli hep yazıyor sana. Ona ne kadar kızarsan kız, hakkın var. Sen onu Avrupa’ya iş için gitmesine izin verip fedakarlık yaptıktan sonra, onun oralarda kendisini bekleyen nişanlısını yarı yolda bırakması; büyük terbiyesizlik. Ağzının payını da verdim kendisine. Hem zaten evde o Münevver denen kadının isminin geçmesini yasakladım. Eğer hasta olmasaydı ondan da hesap soracaktım. Köşkün bahçesine gelip de senin huzurunu bozan kişinin de kim olduğunu bilseydim keşke. Lakin kızım, olan olmuş artık. Ne olurdu bir orta yolunu bulsaydık? Burada, yamacımda olsaydın. Yine bahçedeki ağaçların dallarına çıksaydın, aşçının yaptığı yemekleri araklasaydın. Şimdi olsa hiç kızmam sana. Yeter ki yanımda ve sağlıklı ol. Ne istersen yaparım. Sırf ben değil, buradaki herkes öyle. Hepimiz çok özledik seni. Kim bilir şu anda nerelerdesin? Başından neler geçiyor? Sana ulaşamıyoruz bir türlü. Mektuplar mı seni bulmuyor, sen mi geri cevap yazmıyorsun bilmiyorum. Fakat ne olur bu mektubuma cevap yaz. Bari iyi olduğunu bileyim. Buralar sensiz çok sessiz. Müjgan arada sırada uğruyor sağ olsun. Seni düşünüp  seninle ilgili konuşuyoruz. O da çok üzgün. “Ben demiştim.” diyor “En güzel zamanlarında Kamran’ı Avrupa’ya gitmeye teşvik etti. Hiç olur mu öyle iş?” O zamanlar seni takdir etmiştim fakat şimdi keşke yanında kalmasını isteseydin diyorum. Eğer oralara gitmeseydi şimdi sen de burada, İstanbul’da olurdun. Müjgan ile Boğaz’da dolaşır, Piyer Loti’ye çıkardınız. Belki Kamran da katılırdı size. Üçünüz tüm İstanbul’u gezerdiniz. Geçenlerde yine Müjgan geldi. Bahçede oturduk. Ona çay ikram ettim. Senin hakkında yeni bir haber olup olmadığını sordum. Durumun değişmediğini, hala ne yerinden ne de nasıl olduğundan haberdar olduğunu söyledi. Aklıma gelmişken yazayım, Kamran da çok üzgün. Sana yaşattıklarından ve yaptıklarından dolayı çok pişman. Bir zamanların yakışıklı beyefendisi şimdi bir deri bir kemik kaldı. Yemeden içmeden kesildi. Her ne kadar kendisi benim sağlığım hakkında endişe duysa da ben asıl onun sağlığı bozulacak diye korkuyorum. Geceleri uyuyamıyor, uyuduğu az zamanlarda ise senin adını sayıklıyor. Ne olur kızım dön artık geri, yuvana. Affet Kamranı. Tekrar eski güzel günlerinize dönün. İnanır mısın sen gittikten sonra bahçedeki ağaçlar eskisi kadar canlı değiller. Senin sevginle yeşeriyorlarmış meğerse. Sen gidince meyve ağaçları çiçek açmaz, meyve vermez oldu. Senin o çok sevdiğin, bahçenin ucundaki dallarının bir kısmı komşunun bahçesine uzanan ihtiyar bir çınar ağacı vardı ya; o bu haftanın başında neredeyse yıkılıyordu. Ayakta tutabilmek için toprağa kazıklar çakıp iplerle sıkıca bağladık ihtiyar çınarı. Toprak o kadar kuruymuş ki kazıkları çakabilmek için tüm gün uğraştı bahçıvan. Kuşlar bile sana arkadaşlık etmeye geliyorlarmış meğerse. Artık onların bile sesleri duyulmaz oldu. Sensiz hiçbir şey eskisi gibi değil. Dön artık geri. Hepimiz seni çok özledik. Sağlığına duacıyız.

                                                                                                                          Besime Teyzen

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın
search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close